Medya Raporu – Ekim-Aralık 2015

İNADINA GAZETECİLİK, İNADINA HALKIN DOĞRU HABER ALMA HAKKI, İNADINA GERÇEKLER!

Değerli meslektaşlarımız;

2015 yılından itibaren, üçer aylık periyotlarla hazırladığımız; yaptıkları haberler, yazdıkları köşe yazıları nedeniyle haklarında soruşturma açılan, cezaya çarptırılan, keyfi uygulamalar veya ekonomik nedenler gerekçe gösterilerek işten çıkarılan gazeteciler; gazeteciliği çıkarları için kullanıp manipülasyona dayalı haberler yapan yayın organlarıyla Türkiye’de basına yönelik baskılara karşı gösterilen uluslararası düzeydeki tepkileri içeren Medya Raporumuzun dördüncüsünü bugün sizlerle paylaşmak için karşınızdayız. Öncelikle raporları hazırlayan Derneğimizin Ankara Şubesi bünyesindeki İzleme Komisyonu’na emekleri için teşekkürlerimizi iletiyoruz.

2015 yılına ait son çalışma özelliği de taşıyan Ekim-Kasım-Aralık aylarını kapsayan 4. Medya Raporumuz, önceki üç raporumuza göre, hem yaşanan olayların ciddiyeti hem de sayısı itibariyle çok daha kaygı verici bir dönemin belgesi niteliğindedir.

AKP’nin, Haziran ayında kaybettiği tek başına iktidarı tekrar elde etmek için her türlü yönteme başvurarak Türkiye’yi sürüklediği sosyal ve siyasal savaş ortamında, yaşam, düşünce ve adil yargılanma gibi evrensel hak ve değerlerle birlikte basın-yayın özgürlüğü de yok sayıldı. Gazetecilere yönelik işten attırma, tehdit, saldırı, gözaltı, haksız davalar ve tutuklamalar; çalıştıkları basın ve yayın organlarına saldırı, el koyma, mali kaynaklarını kesme şeklinde türlü sansür ve baskı uygulamaları bizzat siyasi iktidar tarafından sistematik olarak uygulandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve bir parti olmaktan çıkıp Erdoğan’ın siyasi amaçlarını uygulamaya geçirmek için varlığını sürdüren AKP’nin, 2015 yılının son üç ayındaki baskı uygulamaları, 12 Eylül Faşist Darbesi döneminin de ötesine geçti. Özgür ve bağımsız gazeteciliği; sormayan, sorgulamayan, itiraz etmeyen bir toplum amacı için engel gören Tayyip Erdoğan ve AKP anlayışının doğrudan ya da göz yumarak destek verdiği bazı yapılar tarafından, geçen üç ayda Türkiye’de öldürülen; haber takibi yaparken bizzat polis tarafından tehdit ve darp edilen, gözaltına alınan; ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla davalar açılan, doğruluğu tartışmasız kanıtlarla ortaya konulan haberleri nedeniyle tutuklanan ve müebbetle hapis cezasıyla yargılanan meslektaşlarımız oldu. İstanbul’da bir haberi takip ederken gözaltına alınan Bianet muhabirine polisin söylediği “Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size” sözleri, AKP’nin tamamen ele geçirdiği devlet yapılanmasının, basın ve yayın özgürlüğüne bakışının keskin örneğini oluşturdu.

Siyasi iktidar tarafından, basın ve yayın özgürlüğüne karşı istisnasız her türlü ihlalin yapıldığı Ekim-Kasım-Aralık aylarını kapsayan bu dönemde öne çıkan bazı olaylar ana başlıklarıyla şöyleydi:

-AKP yanlısı medyada köşe yazan Cem Küçük tarafından ‘ölümle’ tehdit edilen ve bir süre sonra saldırıya uğrayan Hürriyet Gazetesi yazarı ve CNN Türk’te program sunucu Ahmet Hakan’a saldıranlar serbest bırakıldı.

-Kitap toplatma dönemine dönüldü; Gaziantep’te YPG operasyonunda gözaltına alınanların evinden çıktığı gerekçesiyle Hasan Cemal’in “Delila/Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri” ve “Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri” ve Tuğçe Tatari’nin “Anneanne, Ben Aslında Diyarbakır’da değildim” kitapları için toplatma kararı verildi.

-Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bazı illerinde günlerce süren sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği, çatışmaların yaşandığı yerleşim yerlerinde haber takibi yapan onlarca gazeteci gözaltına alındı, darp edildi, tutuklandı.

-Bünyesinde gazete, televizyon ve radyo bulunduran İpek Koza Grubu’na yönelik televizyon ve radyo kanalları önce medya hizmet sağlayıcı kuruluşların bünyesinden çıkarıldı, ardından bu gruba yayın organları dahil el konularak kayyım atandı.

-Gazetecilere ve gazetelere yönelik haber ve köşe yazıları nedeniyle “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla onlarca dava açıldı, gazeteciler hakim karşısına çıktı.

-Haftalık yayınlanan Nokta Dergisi’nde yayına hazırlanan bir habere daha yayınlanmadan sansürlendi; basına yönelik “önleyici” sansür dönemi başladı.

-103 kişinin öldürüldüğü Ankara Katliamı ile Gaziantep’teki bombalı saldırısı sonrası her türlü yayına yasak konuldu.

-Suriye kökenli gazeteciler İbrahim Abdulkadir ile muhabiri Firaz Hamadi, İŞID terör örgütü tarafından Şanlıurfa’da bıçakla boğazları kesilerek öldürüldü. Suriyeli gazeteci Naji El Jerf de Gaziantep’te vurularak öldürüldü.

-Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül, AKP iktidarının IŞİD terör örgütüne verdiği desteğe ilişkin kanıtlı haberleri nedeniyle müebbet hapis istemiyle tutuklandı. Tutuklamadan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Bu haberi özel haber olarak yapan kişi öyle zannediyorum ki bunun bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmam onu” tehdit ettiği gazeteciler, konuldukları Silivri Cezaevi’nde uzun süre tecritte tutuldu. Cumhuriyet Gazetesi’ne bir yandan da mali denetim başlatıldı.

-Gazeteci Ahmet Şık, İstanbul Cumhuriyet Başsavclığı’nca yürütülen bir soruşturmaya dayanarak yer verdiği bilgi ve iddialar nedeniyle cezalandırıldı.

-Artık ‘Erdoğan Medyası’na dönüşmüş olan bazı basın yayın organları, her gün manşetlerinden, muhalefet partileri CHP ve HDP’ye yönelik yüzlerce manipülasyona dayalı haber yaptı; bu yayın organlarında, gün aşırı ‘paralel yapı’ ve Doğan Medya Grubu’na ilişkin haber niteliği taşımayan, polemik ve kamuoyunu yönlendirme amaçlı yayınlar sıkça yer aldı. Söz konusu yayın organlarında çıkan haber ve köşe yazılarının ardından hedef alınan gazetecilerin işlerinden çıkarılması ve saldırıya uğraması da basına yönelik baskıların, iktidar ve yandaş basın organlarının organize halini ortaya koydu.

-Kayyım atanan İpek Koza Medya Grubu başta olmak üzere siyasi baskılar sonucu birçok gruptan toplu ve tek tek işten çıkarmalar yaşandı. Sadece bu dönemde basın ve yayın organlarında muhabir, köşe yazarı ve programlarda çalışanlar olmak üzere 200’e yakın kişi işinden oldu.

-Türkiye’de yaşanan yoğun basın özgürlüğü ihlalleri, uluslararası basın örgütleri ve siyasi örgütlenmeler tarafından da eleştirildi. Gazetecilere Koruma Komitesi’nin (CPJ) 2015 raporunda, Türkiye’de medyanın durumunun daha da kötüye gittiği, hapishanedeki gazetecilerin sayısının artarak Türkiye’nin küresel olarak en çok gazeteciyi hapseden beşinci ülke olduğu kaydedildi. Gazeteciler Can Dündar ile Erdem Gül’ün haksız yere tutuklanmalarına ve hapisliklerinin sürmesine uluslararası alandan çeşitli tepkiler geldi.

Değerli basın mensupları;

Türkiye’de basın ve yayın özgürlüğüne yönelik baskı ve sansür uygulamalarının, 2015 yılının başı itibariyle hazırlamaya başladığımız raporlarımıza yansıyan rakamsal çetelesi ise şöyle:
– 3 basın mensubu öldürüldü.
– 1’i silahla, 4’ü polisin attığı gaz fişeğiyle olmak üzere 15 basın mensubu haber takibi sırasında yaralandı.
– 121 basın mensubu gözaltına alındı.
– 15 basın mensubu tutuklandı.
– 63 basın mensubu darp edildi.
– 3 basın mensubuna silahlı tehdide uğradı.
– 1 kadın basın mensubu eylem izlerken tacize uğradı.
– 4 olayın ardından tüm basına yönelik yayın yasakları konuldu; dava ve soruşturmalar kapsamında da mahkemeler çok sayıda yayın yasağı kararı aldı.
– 221 kanala RTÜK tarafından yayın durdurma cezası verildi.
– 41 gazeteye ilan kesme cezası verildi.
– ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla basın mensupları ve basın organları hakkında 46 soruşturma açıldı.
– 45 basın mensubu ve kurum, siyasiler tarafından hedef gösterildi.
– 25 basın mensubu ve kurum siyasiler tarafından tehdit edildi.
– 412 basın mensubu işten çıkarıldı.
– 30 basın mensubu istifa etmek zorunda kaldı.
– 423 kez haber siteleri (bazıları aynı site) ve habere erişim yasağı verildi.
– 3 kitap için toplatma kararı verildi.
– 1 gazetenin önüne bomba bırakıldı.
– 1 yayın hakkında toplatma kararı verildi.
– 10 toplantıda akreditasyon sorunu yaşandı.

Bu günler, Türkiye Cumhuriyeti’nde aydınlık ile karanlığın en keskin çatışmasının yaşandığı dönemlerden biri olarak şimdiden tarih sayfalarında yerini almıştır. İfade etmek bir yana düşünmeye bile düşman bu karanlık anlayışa karşı aydınlığın, gerçeğin ve halkın doğru haber alma hakkının savunucusu olanlar, dün olduğu gibi yarın da ışığımız, umudumuz ve temsilcimizdir. Bu uğurda düşüncelerinden taviz vermeyen, özgürlükleri ve canları ellerinden alınan tüm meslektaşlarımızı saygıyla selamlıyor; basın ve yayın özgürlüğü bağlamında basın emekçilerinin kolektivizminin hükmünü koyduğu bir Türkiye ve dünya için: İNADINA GAZETECİLİK, İNADINA HALKIN DOĞRU HABER ALMA HAKKI, İNADINA GERÇEKLER.

ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞİ
ANKARA ŞUBE YÖNETİM KURULU

Raporu indir: Medya Raporu – Ekim-Aralık 2015


Tarih:

Kategori: