Özgür bir basın ve toplum uğruna yazdığımız için saldırıya uğruyoruz, yargılanıyoruz, tutuklanıyoruz
Değerli basın mensupları,
Türkiye Cumhuriyeti 92 yıllık tarihi boyunca düşünce ve ifade özgürlüğü açısından en karanlık dönemlerinden birini yaşamaktadır. Zaten kör-topal bir demokrasinin işlediği ülkemiz, AKP iktidarının 13 yıla yaklaşan döneminde, vatandaşını ‘düşman’ gören anlayışta bir yönetimin hâkimiyetine geçmiştir. Uluslararası yasal düzenlemelerden ulusal düzeydeki Anayasa ve yasalara kadar her türlü hukuki metinde, özgürlüklerin kullanımı bağlamında hak olan gösteriler, tepkiler ve açıklamalar ‘yıkıcı’ ve ‘bölücü’ damgası vurularak engelleniyor, özellikle sözde kamu görevi yapan polislerce aleni suç işlenerek bu hak arayışları şiddet kullanılıp bastırılıyor, toplum sindirilmeye çalışılıyor.
Avrupa Birliği’nin öne çıkan özgürlük ve eşitlik söylemleriyle iktidara gelen ancak geçen yılların ardından tam anlamıyla takiye yaptığı ortaya çıkan AKP’nin iktidarı döneminde, daha çocuk yaştakilerin de olduğu birçok vatandaş öldürülmüş, yaralanmış; sadece bir mitinge katıldığı, slogan attığı, afiş astığı için haksız yere cezaevlerine konulmuş, hayatları karartılmaya çalışılmış, bazıları hayatlarına kıymak zorunda bırakılmıştır. ‘İç Güvenlik’ adı altında getirilen yeni yasal düzenlemelerle de düşünmeyen, sormayan, sorgulamayan, itiraz etmeyen bir toplum modeli kurulmak istenmektedir.
İçinden geçtiğimiz dönemde neredeyse her meslek grubunun karşı karşıya kaldığı baskıları en yoğun yaşayan meslek gruplarından biri de gazetecilikti. AKP, kendisinden önceki süreçlerin çok ilerisinde bir baskı kurarak medyayı kimliksizleştirmiş, içeriksizleştirilmiştir. 21’nci yüzyılda önemi ve etkisi artan, iş çevreleri için ‘çok kazançlı’ bir hale gelen basın-yayın faaliyeti, AKP iktidarının neredeyse varlığını dayadığı temel araçlardan biri haline dönüştürülmüş; algıları yönlendirme ve oluşturmak için kontrol altında tutulması gereken bir yapıya çevrilmiştir. Basın-yayın kurumları bu doğrultuda adeta iktidarların sözcülüğü görevini üstlenir hale sokulmuş; sermaye gruplarının tamamen kontrole alınması ve iktidar-sermaye ilişkilerinin iç içeliğiyle istenen amaçlara ulaşılması sağlanmıştır. Bu iç içelik gizli saklı değil aleni yapılır hale gelmiş; iktidarın yanında olduğunu, seçim sonuçlarını birlikte balkonlara çıkarak kutlayanlar gazete, televizyon sahibi haline gelmiştir.
İktidar, basını güdümüne almak için neredeyse tüm araçları kullanmış; ilk olarak sahiplik yapısını değiştirmeye çalışmış, değiştiremediği kurumları özellikle mali tehdit mesajlarıyla susturmuş, buralarda susturamadığı gazetecileri davalar ya da işsizlikle karşı karşıya bırakmıştır. Haber ve köşe yazıları nedeniyle yüzlerce gazeteci hakkında soruşturmalar yürütülmüş, davalar açılmış; gazetelerin Ankara büroları lağvedilmiş ve bireysel, toplu işten çıkarmalar yaşanmıştır. Geçen yıllar itibariyle Türkiye’nin tarihi birçok alanda olduğu gibi gazetecilik mesleği açısından da tam anlamıyla kara bir dönem olarak yazılmıştır.
Değerli basın mensupları,
Çağdaş Gazeteciler Derneği örgütlü olduğu basın-yayın iş kolunda, kuruluşundan beri temel etik kurallara ve örgütlü güce inanarak her daim mesleğine sahip çıkmış, karşısında olanlara karşı durmuştur. Bu duruş nedeniyle üyeleri suikastlara uğrayan, gözaltına alınan, darp edilen, işsiz kalan Çağdaş Gazeteciler Derneği, herkesin sustuğu dönemde mesleğinin sorumluluklarından kaçmamış ve her zaman ‘kral çıplak’ demiştir. 12 Eylül faşist darbesi döneminde Aydınlar Dilekçesi’ne öncülük eden, 1990’larda Doğu ve Güneydoğu’da yaşananlara duyarsız kalmayıp yerinde incelemeler yapıp çalışmalar yürüten; gözaltına alınan, tutuklanan, işlerine son verilen meslektaşlarına her düzlemde sahip çıkan Derneğimiz, içinden geçtiğimiz dönemdeki baskılara karşı da her zaman gür bir sesle itirazını koymaya devam ediyor. Bu amaçla kamuoyunun, basına yönelik baskılara ilişkin birinci elden bilgilenmesi için “MEDYA RAPORU” adıyla çalışmalar hazırlayarak, üç aylık zaman dilimleriyle paylaşacaktır.
Derneğimizin Ankara Şubesi bünyesinde kurulan ‘İzleme Komisyonu’ üyelerince toplanan ve derlenen verilere dayalı 2015 yılı Ocak-Mart dönemini kapsayan “MEDYA RAPORU”nu incelediğinizde göreceğiniz gibi 2015 yılı da ne yazık ki basın adına ‘kara bir yıl’ olarak başladı. Gazetelerin dağıtımına zorluklar çıkarılmasından, sansüre, yayın yasağına; ‘kamuoyunu doğru bilgilendirme’ sorumluluğuyla işlerini yapan gazeteciler hakkında soruşturmalar açılmasından, alanda görevlerini yapan meslektaşlarımızın darp edilmesine kadar onlarca gelişme son üç ayda da yaşandı. Karikatüristlere cezalar kesildi, yazısında ironi yapan meslektaşımıza dava açıldı. Bu üç ayda onlarca meslektaşımız, ‘kamuoyunun haber alma’ hakkına dayalı değil de sadece kazanç ve iktidarla ilişki kurma amaçlı gazeteciliğe bakan işverenler tarafından işsiz bırakıldı.
Raporda dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri de bazı basın yayın organlarının zerre kadar meslek etik kurallarına uygun davranmayarak adeta iktidarın sözcülüğüne girişmesidir. Bizim ‘saray gazeteciliği’ dediğimiz bu anlayış geçen yıllarda ‘Kabataş’ yalanına dayalı haberlerle doruğa ulaşmışken, geçen üç ay içinde ‘Diliniz Kaba Vicdanınız Taş’ yazılarıyla bir yalanın çevrilerek daha nasıl ileriye taşınıp tekrar tekrar üretilebileceğini de görmüş olduk.
Tespitlerimiz ve Derneğimize iletilen veriler kapsamında raporumuza yansıyan olaylara göre, geçen üç ayda yaptıkları haberler nedeniyle yeni açılan veya süre gelen davalar ile soruşturmalarda toplam 13 meslektaşımız kovuşturmaya uğradı, ifade verdi. Bu dönemde 9 meslektaşımız hakkında gözaltı, tutuklama ya da hapis cezası kararları alındı. Bir meslektaşımız cezaevine konulurken, bazı meslektaşlarımız gözaltına alınmasının ardından serbest bırakıldı, bazı meslektaşlarımıza ise verilen hapis cezaları paraya çevrilerek geri bırakıldı. Geçen üç ayda RTÜK tarafından iki kez; biri “MİT’e ait TIR’ların durdurulmasına yönelik ‘casusluk’ davası” diğeri “Çağlayan Adliyesi’nde Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alınması”na ilişkin olaylarda yayın yasağı konuldu. RTÜK ayrıca ulusal kanallardan 6’sına da çeşitli yayınları dolayısıyla uyarı veya para cezası kesti. Geçen üç ayda köşe yazısı nedeniyle iki yazar da para cezasına çarptırıldı. 9 meslektaşımız görevleri sırasında ya polis ya da esnaf tarafından fiziki saldırıya uğradı. Bu dönemde iktidara yakın yayın organları tarafından yönlendirme ve yalan haberlere devam edildi; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’a suikast iddiası bu haberler arasında en dikkat çekeni oldu. Yargılama safhasına dönüşmeyen suç duyuruları, bir gazetecinin yazdığı kitabın dağıtımının engellenmesi ve akreditasyon iptali uygulamalarıyla yine karşı karşıya kaldığımız bu dönem, ulusal basın düzeyinde 30 meslektaşımızın keyfi kararlarla işlerini kaybettiği bir dönemdi.
Raporumuzu, düşüncenin ve ifade edilmesinin özgür olduğu, basının özgür yayıncılık temelinde haber yaptığı ve kamuoyunu doğru bilgilendirdiği; örgütlü, emeğin hakkını aldığı bir Türkiye ve dünya dileğiyle bilgilerinize sunuyoruz.
Çağdaş Gazeteciler Derneği
Ankara Şube
MEDYA RAPORU
5 NİSAN 2015
İndirmek için soldaki Word ikonuna tıklayın