Çağdaş Gazeteciler Derneği Ankara Şubesi - Basın özgürlüğü gününde yasaklarla dolu kara tablo

	Basın özgürlüğü gününde yasaklarla dolu kara tablo
	04 Mayıs 2015, Pazartesi

zaman.com.tr, Şeyma Ercanlı, Sevde Nur Tunç - 4 Mayıs 2015

Basın özgürlüğü gününde yasaklarla dolu kara tablo

ARALARINDA ÜNLÜ İSİMLERİN DE BULUNDUĞU 100’YE YAKIN GAZETECİ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ’NDE YASAKLARI PROTESTO ETTİ. TÜNELDEN GALATASARAY MEYDANI’NA KADAR YÜRÜYEN GAZETECİLER, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN HER YIL GERİYE GİTTİĞİNE DİKKAT ÇEKTİ.

ŞEYMA ERCANLI, SEVDE NUR TUNÇ - İSTANBUL
Türkiye 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü, gazetecilere yönelik baskılar, tutuklamalar ve ayrımcılıkların gölgesi altında geçirdi.

Kutlamaların yerini de protestolar aldı. Dün İstanbul’da biraraya gelen basın meslek kuruluşları gazetecilere yönelik saldırılara tepki için Tünel’den Galatasaray Meydanı’na kadar yürüdü. Eyleme, Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Sözcüsü ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, G9 Platformu Sözcüsü ve Avrupa Gazeteciler Birliği Onursal Başkan Yardımcısı Doğan Tılıç, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Uğur Güç, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Ahmet Abakay ve DİSK Basın-İş Sendikası Başkanı Faruk Eren de katıldı. Ortak açıklamada ise “Özgürlük, gazeteciliğin oksijeni, özgür gazetecilik de demokrasinin garantisidir.” denilerek tüm vatandaşlara “Gazetecilik için ayağa kalkın” çağrısı yapıldı. Basın Özgürlüğü Gününde kara tabloyu yansıtan tespitler özetle şöyle:

“Karikatür çizip tweet atanın, Cumhur-başkanı’na hakaretle, haber yazıp manşet atanın, halkı iktidara karşı kışkırtmakla; belgesel çekenin terör propagandasıyla suçlandığı, gazetecilerin hapsedildiği ve basın özgürlüğü sıralamasında dünyanın 154’üncüsü olan bir ülkenin habercileri olarak karşılıyoruz bu yıl da 3 Mayıs’ı. Bugün cezaevlerinde bazıları yıllardır yatmakta olan 21 meslektaşımız, yüzlerce gazeteci aleyhine açılmış binlerce dava var. Buna karşın, dünyanın en özgür basınına sahip olduğumuzu söyleyerek adeta dalga geçen bir iktidara sahibiz. Terörle Mücadele Yasası (TMY) yıllardır yazan çizen herkesi terörize edip sindirmek için kullanılıyor. İktidarı rahatsız eden sorular soranlar linç ediliyor. Akreditasyon uygulamasıyla halka ait olan mekanlar muhalif gazetecilere kapatılıyor. Neredeyse cami avlusunun bile yandaş olmayan gazetecilere kapatıldığı bir akreditasyon uygulaması var. Bu gidişle, halkın temsilcilerinin yasama görevini yerine getirdiği Meclis’in bile gazetecilere kapatılması endişesi yaşıyoruz. Tekzip hakkı kötüye kullanılarak, iktidarı eleştiren her haberde, dosyalar doğru dürüst incelenmeden tekzip kararları veriliyor. Ekonomik, siyasi ve fiziki baskı, tehdit ve sindirmenin zirve yaptığı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın yargı kararı olmaksızın kurumlara müdahale edip yayın yasakları koydurabildiği, yayınları beğenilmeyen medya kurumlarının vergi baskısıyla denetime alınmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Dünyanın özgürlük alanı olarak gördüğü internet de burada yasaklar alanına dönüştü, artık sitelere ulaşım yargı kararı olmadan engellenebiliyor, sosyal medyayı zincirlemeye dönük yasal düzenlemeler yapılıyor. Bütün bu koşullara karşın, “gazetecilik” yapmak adına her kapıyı açan, ekranları ve köşeleri dolduran yüksek ücretli “mabeynkatipleri” de var. Tarih onları da gazeteciliğin utanç sayfasına not ediyor.

Gazete sayısı basın özgürlüğünü göstermez

3 Mayıs dolayısıyla TGC’nin ev sahipliğinde yapılan toplantıda da sıkıntılar dile getirildi. TGC Başkanı Olcayto basın özgürlüğünün ükemizde her yıl daha kötüye gittiğine işaret etti. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün, Freedom House’un yaptığı açıklamaların bunu gösterdiğini vurgulayan Olcayto şu uyarılarda bulundu: “Gazetelerin, televizyonların fazla olması basın özgürlüğü demek değildir. Basın özgürlüğü kamuoyunun doğruları, gerçekleri öğrenebilme şansını yakalamasıdır. Mahkeme yasakları, akreditasyon, sansür ve oto sansürle halkın bu hakkı kısıtlanıyor. Türkiye’de tek tip insan, tek tip gazeteci, tek tip bürokrat yetiştirme huyundan iktidar partisi vazgeçmeli. Muhalefet de gerçekten muhalefetliğini yapmalı. Güvenlik paketi diye ağır bir yasa çıktı. Muhalefet buna karşı şiddetli bir gösteri yapmalıydı. Bu Meclis’ten çekilmek olabilirdi.”

Avrupa Gazeteciler Birliği Onursal Başkan Yardımcısı Doğan Tılıç da, gazetecilere yönelik devletten kaynaklanan baskıların öne çıktığını ifade etti. Türkiye’nin bir parti devletine dönüştüğünü söyledi. TGS Başkanı Uğur Güç, tekziple ilgili düzenlemelerin usulsüzce kullanıldığına dikkat çekerken, DİSK Basın-İş Sendikası Başkanı Faruk Eren, “Artık kimin gazeteci olup olmayacağına da iktidar karar veriyor.” dedi. Ahmet Abakay ise yanaşma gazeteciliğin prim yapmış olmasındaki vahamete işaret etti: “Sırtını iktidara dayayanların çıkarları için mesleğini, meslektaşlarını savunmayan gazeteci sayısı arttı. Gazete ve televizyonların büyük bölümü devletleştirildi.”